Değersiz Alacaklarda Değerleme
İktisadi kıymetlerin parasal değerlerinin saptanması işlemine “değerleme” adı verilmektedir. Vergi Usul Kanunu’nda ise; değerleme, vergi matrahlarının hesaplanması ile ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespiti olarak tanımlanmıştır.
VUK’da değersiz alacakların tanımı “kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar” şeklinde yapılmıştır.
Bir alacağın “değersiz alacak” olarak değerlendirilmesi için aşağıdaki şartların mevcudiyeti gerekmektedir.
- İlgili alacağın, bilanço ve işletme hesabı esasına göre defter tutan ticari ve zirai kazanç sahiplerince ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması;
- Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre, bu alacağın tahsiline artık imkan kalmaması.
VUK’ un 281. maddesi uyarınca alacaklar mukayyet değerleri ile değerlenir. Aynı Kanun’un 265. maddesinde ise “mukayyet değer”, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeri olarak tanımlanmıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesine göre; bir mahkeme kararına veya kanaat verici bir belgeye göre tahsiline artık imkan bulunmayan değersiz alacakların, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybedeceklerinden, mukayyet değerleri ile zarar yazılmaları gerekmektedir.
İşletme sahibine ait olup ticari işletme ile ilgisi olmayan şahsi alacakların değersiz hale gelmesi ve doğrudan zarar olarak kaydedilmesi mümkün değildir. Aynı paralelde; hatır senedi veya ticari işlem dışı düzenlenen senetlerin ödenmemesinden dolayı alacağın tahsil edilmemesi halinde de, bu tür alacakların değersiz alacak olarak zarar yazılmasına imkan bulunmamaktadır.
Örneğin, Danıştay 4. Dairesi’nin, 06.05.1980 tarih ve E. 1979/159, K. 1980/1528 sayılı Kararında; kollektif şirketin bir ortağının şirketten ayrılması nedeniyle, ortağın sermaye payı ve tüm hakları karşılığında; şirketin ayrılan ortaktan olan ve vazgeçilen alacağının, değersiz alacak olarak kabulü mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Diğer taraftan, teminata bağlanmış ya da gizli teminatı bulunan alacakları için değersiz olarak kabulü de mümkün bulunmamaktadır.
Hangi belgelerin kanaat verici belge olarak anlaşılması gerektiği konusunda kanunda yeterli açıklık yoktur. İlgili alacağın değersiz kabul edilerek zarar yazılabilmesi için, diğer tüm belgelerde olduğu gibi, her bir belgenin ayrı ayrı değerlendirilmesi, belgenin ifade ettiği olayın gerçek mahiyeti araştırılması ve bu şekilde kanaat verici olup olmadığının açıkça belirlenmesi gereklidir.
Örneğin; Danıştay 4. Dairesi’nin 08.03.1994 tarih ve E. 1993/1033, K. 1994/767 sayılı Kararı’nda “Alacakların değersiz alacak olduğunun kanıtlanamaması halinde değersiz alacak kaydı söz konusu olmaz.” hükmünü vermiştir. Aynı Daire’nin 11.10.1991 tarih ve E. 1989/1829, K. 1991/3076 sayılı Kararı’na göre ise “Bir alacağın ancak tahsil olanağının kalmadığının kesinleştiği tarihte değersiz alacak olarak zarara kaydedilebilmesi mümkündür.”
Değersiz alacak uygulamasında kanaat verici niteliğe haiz belgelere örnek olarak aşağıdaki belgeler gösterilebilir.
- Alacaklının borcundan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,
- Alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak mahkeme huzurunda düzenlenmiş belgeler ve tutanaklar,
- Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair resmi belgeler,
- Borçlunun ölümü ve mirasçılarının bulunmadığını kanıtlayan resmi soruşturma belgesi,
- Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir mal varlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak ve diğerleri,
- Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler,
- Borçlunun ülkeyi dönmemek üzere terk ettiğini belirleyen gazeteler ve bunu doğrulayan resmi makam belgeleri, örneğin yabancı bir ülkeye kaçma veya sığınma talebine ilişkin belgeler ile haczi kabil malı olmadığını gösteren belgeler,
- Borçlunun, alacaklı tarafından açılan davayı kazandığına dair, mahkeme kararı,
- Borçlu hakkında verilen gaiplik kararı,
- Borçlunun ölümü ve mirasçılar adına Sulh Mahkemelerince verilmiş bulunan mirası ret kararı,
- Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımında belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar,
- Finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmaları nedeniyle tahsilinden vazgeçilen alacaklara ilişkin belgeler.
Kanun uyarınca; değersiz alacakların zarar kaydı, bilanço veya işletme hesabı esasında defter tutan tüccarlar ile bilanço veya zirai işletme hesabı esasında defter tutan çiftçilerde söz konusudur.
Alacağın doğuş sebebinin tespiti, bilanço esasında defter tutan mükelleflerde çift kayıt yöntemi nedeniyle kolaydır. Ancak; işletme hesabı esasında defter tutan mükelleflerin alacaklarını envanterde gösterme zorunlulukları bulunmadığından, bu alacakların mahiyeti ilgili mükelleflerce ayrıca ispatlanmalıdır.
Alacaklıların asgari üçte iki çoğunlukla kabul ettiği ve kabul etmeyen diğer alacaklıları da bağlayan, alacaklıların alacağın belli bir yüzdesinden vazgeçtiklerini veya borçluya yeni bir vade tanıdıklarını gösteren anlaşmaya “konkordato” denmektedir.
Konkordato; alacaklıların, alacaklarının belli bir yüzdesinden vazgeçmeleri şeklinde yapılan “tenzilat konkordatosu” ve alacaklıların borçluya yeni casino online bir vade tanıdıkları veya borçları takside bağladıkları “vade konkordatosu” olarak iki şekilde uygulanmaktadır.
Tenzilat konkordatosu yolu ile alacaklının kendi isteği ile tahsilinden vazgeçtiği alacaklar, alacaklı yönünden değersiz alacak olarak değerlemeye tabi tutulur. Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesi uyarınca; söz konusu alacaklar bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybettiklerinden, ilgili alacakların kayıtlı değerleri üzerinden zarara geçirilerek yok edilmeleri gerekmektedir.
Nitekim Danıştay 4. Dairesi de, 20.11.1984 tarih ve E. 1984/5259, K. 1984/4206 sayılı Kararı’nda “konkordato ilanından sonra borçlu ile yapılan ibraname ile alınmasından vazgeçilen alacak, değersiz alacak olarak işlem görür.” şeklinde hüküm vermiştir.
Vade konkordatosu ise, borçluya ödeme zamanı konusunda yeni bir imkan tanınmasını ifade etmektedir. Bu bakımdan bu konkordato çeşidi alacaktan vazgeçildiğini göstermediğinden, bu anlaşmaya bağlı olarak herhangi bir alacak tutarının değersiz alacak olarak değerlendirilerek gider yazılması mümkün değildir.
Diğer taraftan,
aciz vesikasının değersiz alacaklar açısından değerlendirilmesi ise aşağıda yapılmıştır.
Bilindiği üzere, iflas halinde müflisin varlıkları tüm borçlarını karşılamaya yeterli değildir. İflas neticesinde alacaklılar iflas masasına başvurmakta, müflisin mevcutları paraya çevrilerek bu borçlarının bir kısmı ödenmektedir. Bu durumda müflisten alacağının tamamını tahsil edemeyen alacaklılara “aciz vesikası” verilmektedir.
Aciz vesikası alacağın tahsili imkanının, vesikanın verildiği tarih itibariyle bulunmadığını gösteren bir belge olup; bu vesikada, alacaklı ve borçluya ait adres ve kimlik bilgilerinin yanı sıra, yapılan takibin çeşidi, paylaştırma işleminin sonucu, alacağın miktarı ve aciz vesikasının ne miktar alacak için geçerli olduğu bilgilerine yer verilir.
Aciz vesikası, alacaklının belgenin düzenlendiği tarih itibariyle belgede yazılı alacağının varlığını tescil etmekle birlikte, bu tutarın müflisten tahsil etme imkanının olmadığını, ancak gelecekte müflisin tekrar ödeme gücüne sahip olması halinde alacağını tahsil edebileceğini göstermektedir.
Konu ile ilgili olarak, Gelirler Genel Müdürlüğü’nün 20.06.2002 tarih ve B.07.0.GEL.29/2978-322-46/28356 sayılı Görüşünün sonuç kısmı aşağıdaki gibidir.
“Bu hükme göre de, icra daireleri tarafından borçlunun borcunu ödeme imkanına sahip bulunmadığına ilişkin olarak alacaklıya verilmekte olan aciz vesikası, borç ikrarını içeren bir belge olup zamanaşımına da tabi değildir. Bu itibarla, bir alacağın aciz belgesine bağlanmış olması, alacağın gelecekte tahsil edilme imkanını ortadan kaldıran bir nedeni oluşturmamaktadır.
Buna göre. Alacaklıya icra dairesi tarafından verilen aciz vesikasına konu alacak değersiz alacak hükmünde olmayıp, bu alacağın takipli alacak olması nedeniyle şüpheli alacak olarak kabulü ve bu alacak için pasifte karşılık ayrılması diğer şartlarında bulunması halinde mümkündür.”
Nitekim; Danıştay 4. Dairesi’nin, 10.01.1984 tarih ve E.1985/8216, K. 1984/98 sayılı Kararında da, aciz vesikasına bağlanan alacakların değersiz alacak olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir.
prada shoes for men
hermes garden party bag
toddler toms
scarpe hogan uomo prezzi
prada bags
mulbery bags
bicester village mulberry
jordan 4
hollister sale