Sabit Kıymet Alımında Faiz ve Kur Farkı
15 Şubat 2018 Sirkü 1256
163 Nolu VUK Genel Tebliği gereği,
Yabancı kaynak ile finanse edilerek iktisap edilen sabit kıymetlerde, sabit kıymetin iktisap edildiği ilk hesap dönemine dair tüm finansman giderlerinin aktifleştirilmesi; finansman giderlerinde bir azalma (kur farkı geliri) olursa bu tutarın maliyet bedelinden düşürülmesi zorunludur. Takip eden hesap dönemleri için ise aktifleştirme yapmak ya da gider yazmak yönünden tercih hakkı tanınmıştır.
163 sıra nolu VUK Genel tebliğinde her ne kadar “Döviz kredisi kullanarak yurt dışından sabit kıymet ithal edilmesi” ifadesine yer verilmiş ise de, döviz kredisi kullanarak yurt içinden sabit kıymet satın alınması halinde de, aynı hükümlerin geçerli olacaktır.
334 Nolu VUK Genel Tebliği ile,
Kur farkları başlığı altında yapılan düzenlemede tercih hakkın bir kez kullanılabileceği ve sonraki dönemlerde seçilen yöntemden dönülemeyeceği manasında bir ifade bulunmaktadır.
334 sıra nolu VUK Genel tebliğindeki bu ifadeye göre, iktisap dönemini takip eden ilk hesap döneminde kur farklarının aktifleştirilmesi yöntemi seçilmişse, kredinin kapanacağı tarihe kadar oluşan tüm kur farklarının maliyet bedeli ile ilişkilendirilmesi zorunlu olacaktır.
Ancak,
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 27.12.2002 tarih ve E.2002/163 – K.2002/542 sayılı kararında
“Finansman giderleri anılan maddelerde belirtilen giderler arasında yer almamıştır. Bu giderlerin ne şekilde değerleneceğine ilişkin Vergi Usul Kanununda bir hüküm bulunmaması karşısında, davacı şirket tarafından banka kredisi ile alınan üç kamyona ait finansman giderinin doğrudan gider kaydında hukuka aykırılık bulunmadığından vergi mahkemesince davanın bu fark yönünden reddi yolundaki hüküm fıkrasında isabet görülmemiştir.” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca,
Danıştay 3. Dairesi E.2009/2169 – K.2011/4680 sayılı ve 13.09.2011 tarihli kararında;
“Döviz karşılığı alınan amortismana tabi varlıklara ilişkin olarak aktifleştirme tarihinden önce yapılan ödeme ile aktifleştirme tarihi arasında oluşan kur farkının malın maliyetine kaydedileceği konusunda vergi usul kanununda açık bir hüküm bulunmadığı gibi genel giderler arasına dahil edilmesine engel bir hüküm de bulunmadığı” şeklindeki kararı ile “….satın alınan iktisadi kıymetlere ait borçlardan doğan kur farkının malın maliyetine kaydedileceği konusunda kanunda açık bir hüküm bulunmadığı, kur farkının genel giderler arasına dahil edilmesine engel bir yasa hükmü de bulunmadığı….”şeklinde hüküm veren Adana 1. Vergi Mahkemesinin 16.3.2009 gün ve E:2008/1311, K:2009/184 sayılı kararını onaylamıştır.
Öte yandan;
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 17.04.2014 tarih ve 11395140-105[262-2012/VUK-1- . . .]-1012 sayılı özelgesinde
Şirketinizin kullandığı dövizli banka kredisinin … Alışveriş Merkezi’nin iktisabında kullanılması durumunda; ödenen faizlerin, gayrimenkulün aktife alındığı hesap dönemi sonuna kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi zorunlu olup, sonraki dönemlerde ödenen kredi faizlerinin ise maliyete intikal ettirilmesi veya doğrudan gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Aleyhte oluşan kur farklarının, sabit kıymetin aktifleştirildiği dönemin sonuna kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildiği dönemden sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi, lehe oluşan kur farklarının da, sabit kıymetin aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildiği dönemden sonraki döneme ilişkin olanların ise kambiyo geliri olarak değerlendirilmesi veya maliyetten düşülmek suretiyle dikkate alınması gerekmektedir.
Ancak, amortismana tabi iktisadi kıymetlerin iktisabında kullanılan bir krediye ilişkin ödenen faiz ve oluşan kur farkının birlikte değerlendirilmesi, Kıymetin aktife alındığı hesap dönemini takip eden hesap dönemlerinde ödenen faiz ve oluşan kur farkının ya maliyete eklenmesi veya doğrudan gider kaydedilmesi ve yapılan bu seçimin daha sonraki dönemlerde değiştirilmeksizin uygulanması icap etmektedir.”
Denilmek suretiyle
334 No.lu tebliğde kur farkları için yapılan düzenleme faiz giderleri açısından da benimsenmiş ve aktifleştirme dönemini takip eden ilk hesap döneminde seçilecek yöntemin takip eden tüm dönemler boyunca bağlayıcı olacağı yönünde açıklama yapılarak
Konu çok farklı bir noktaya taşınmıştır.
Gelir idaresinin,
11.06.2005 tarihli ve B.07.0.GEL.0.29/2947-272 sayılı özelgesinde 163 ve 334 no.lu tebliğlere atıf yaptıktan sonra;
“Buna göre, gayrimenkul iktisap edildiği ilk yıl ortaya çıkacak olan kur farklarının gayrimenkulün maliyetine intikal ettirilmesi zorunlu olup, sonraki yıllarda ortaya çıkacak kur farklarının ise ait oldukları yıllarda gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilmesi ilgili olarak hangi hak kullanılmışsa o yönteme göre işlem yapılacaktır.” görüşü verilmiştir.
20.03.2013 tarih ve S. B. 77058783-105-68 sayılı özelgesinde de
“…..daha sonraki dönemlerde, seçimlik olarak hangi hak kullanılmışsa o yönteme göre işlem yapılmasına devam edilecektir.” görüşü verilmiştir.
Bu özelgelerin lafzı, ilgili yıllarda yapılan ilk tercihin o yıl içinde (örneğin 2016/I. Geçici Vergi Döneminde yapılan tercihin 2016 yılının tamamı için) bağlayıcı olduğu ancak her yıl için farklı bir tercih yapma hakkı bulunduğu şeklindedir.
Sonuç olarak;
Gerek Gelir idaresinin özelgelerinden gerekse yargı kararlarından hareketle;
Sabit kıymetin iktisap edildiği ilk hesap döneminde finansman giderlerinin maliyet bedeline eklenmesi gerektiği, Takip eden hesap dönemleri için ise maliyete eklenmek ya da gider yazmak yönünden tercih hakkın mevcut olduğu ancak bu tercihin yıl içinde değiştirilemeyeceğini söylemek mümkündür.
Hatırlatma:
Sirkülerimiz bilgilendirme amaçlı olup belirli bir konu hakkında genel çerçevede bilgi vermek amacını taşıdığından içerikten kaynaklanan veya içeriğe ilişkin ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.
Bu sirkümüzde yer verilen bilgiler yazının tarihi itibarıyla geçerli olup, yazı tarihinden sonra gerçekleşebilecek yasal değişiklikler, gelişecek uygulamalar ve yargı kararları ileride farklı düzenlemeleri ve değerlendirmeleri gerektirebilmektedir.
Bu nedenle konular ile ilgili karar vermeden önce profesyonel bir danışmandan görüş ve destek alınması tavsiye olunur.